yol atası ahi evran

Oyunun Adı: Yol Atası Ahi Evran

Hedef Seyirci: Yetişkin
Oyunun Biçimi: Epik Tarihi Oyun
Bölüm: İki Perde
Dekor: Simgesel Aksesuarlar
Kostüm: 13. Yüzyıl dönem kostümü
Oyuncu Sayısı: 15 (Erkek: 13, Kadın: 2) (Oyuncu sayısı farklı olarak sahnelenebilir.)
Yardımcı Oyuncu: En az 10 yardımcı oyuncu
Not: Dans ve müzik konusunda yetenekli yardımcı oyuncular tercih edilmelidir.
NOT: Genç, orta ve ileri yaşlardaki seyircilere hitap edebilecek içeriğe sahiptir.

Bu tiyatro oyunu, 2014 yılında Kırşehir’de, Ahi Evran Üniversitesi Ahilik Kültürü Araştırma ve Uygulama Merkezi organizatörlüğünde, Gümrük Ticaret Bakanlığı Esnaf ve Sanatkarlar Genel Müdürlüğü, Kültür Bakanlığı Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü ile Sinema ve Telif Hakları Genel Müdürlüğü ve İLESAM’ın (Türkiye İlim ve Edebiyat Eseri Sahipleri Meslek Birliği) katkılarıyla düzenlenen; Tiyatro sanatçısı ve yönetmen Semih Sergen başkanlığında, Doç. Dr. Ayfer Şahin, Canan Kırımsoy (D.T. Baş Dramaturg), Öğr. Gör. İsmail Kasap, Hilmi Zafer Şahin (İ.B.B. Şehir Tiyatroları Sanat Yönetmeni), Hüseyin Sorgun (Tiyatro Eleştirmeni-Yazar), Mustafa Kurt (Devlet Tiyatroları Genel Müdürü), Necmettin Erkan (Esnaf ve Sanatkarlar Genel Müdürü), Prof. Dr. Selda Öndül, Prof. Dr. Şahmurat Arık ve Tuncer Cücenoğlu’ndan (Yazar) oluşturulan seçici kurulun değerlendirmesi sonucunda; Uluslararası Ödüllü Ahi Evran ve Ahilik’ Konulu Tiyatro eserleri yarışmasında, 41 tiyatro oyunu arasından ödüllendirilerek kitap haline getirilmiştir.

kitap hakkında

Adı: ‘Ahilik ve Ahi Evran’ Konulu Uluslararası Tiyatro Eseri Yazma Yarışması (Yol Atası Ahi Evran)
Türü: Tiyatro Oyunu
Yayın Yılı: 2014
Yayınevi: Gümrük ve Ticaret Bakanlığı
Sayfa Sayısı: 348
Boyut:
Kağıt: Mat Kuşe
Kapak: Dikişli
Dili: Türkçe
ISBN:

ödüllü tiyatro oyunu hakkında

ÖNSÖZ YAZISI

Yüzyılın ortaları yaklaşırken…
Her türlü inanç ve anlayışın yeşerebildiği Anadolu topraklarında, farklı dinler ve diller barışık halde yaşayabiliyordu. Dar-ül Mülk olarak seçilen Konya, Alaeddin Keykubat’ın çabasıyla İslam alimlerinin toplanma noktasına dönüşmüştü. Korku imparatorluğuna dönüşen Moğollardan kaçmaya çalışan göçerlerle birlikte, farklı tasavvuf anlayışlarının dervişleri de Anadolu’ya akmaktaydı.
O dönemin tekke, dergah, medrese ya da hanikahlarında, Muhyiddin İbn Arabi’nin İslam’ı coşkuyla yorumladığı kitapları dervişlerin elinden düşmüyordu. Bir olmanın ya da birliğe ulaşabilmenin ruhani yolculuğunda (Seyr-i Süluk), müritlerin manevi makamları geçerek, ruhunu olgunlaştırması ve gerçek bilgiye ulaşması hedeflenmekteydi. Bunun için virdler verilir, zikirler yaptırılır, zorlayıcı egzersizler ve beslenme biçimleri uygulanırdı. Bu tasavvuf yolundaki manevi ilerleyiş sürecinde, akliyeciler ile sezgicilerin uyguladığı yöntemler birbirinden farklıydı.
Sezgicilerin benimsediği içe dönük manevi yükselişin yolculuğunda (Seyr-i Süluk-i Enfüsi), müritler benliğine yöneltilmekteydi. Nefsini kontrol altına alabilmesi için şeytani duygulardan ve düşüncelerden arınması hedefleniyordu. Manevi makamları geçerek Yaradan’ı içinde bulan mürit, ‘Nefsini bilen Rab’ını da bilir,’ gerçeğine erişirdi.
Akliyecilerin benimsediği dışa dönük manevi yükselişin yolculuğunda (Seyr-i Süluk-i Afaki) ise Yaradan’ın eserlerinden sayılan eşyalarla müridin ilişkiye geçmesi sağlanırdı. Yaradan’ın celal ve cemaline, eşyaların esrarından ulaşması hedeflenmekteydi. Kendini eşyanın parçası olarak gören mürit, hem süje, hem de objeydi. Bu dünyadaki eserlerinden eserin sahibine ulaşmaya ve eserlerini gönlüne muhabbetle işleyerek Yaradan’la bütünleşmeye çalışmaktaydı.
İlk başlarda renklilik olarak görünen ayrılıklar, zaman içinde iktidar çekişmelerine ve geriye dönüşü olmayan kavgalara neden olur. Acem kültürünün derinlikleriyle beslenen sezgicilerin yolu Bahaeddin Veled’den oğlu Mevlana Celaleddin Rumi’ye doğru uzanır. Türk göçerlerin kolaylıkla algılayabildiği akliyecilerin yolu ise Hallacı Mansur’dan İbn-i Sina’ya, Şeyh Evhadüddin Kirmani’den halifesi ve damadı olan Ahi Evran’a uzanmaktadır.
Çok yönlü bilgi birikimiyle Anadolu tarihinde kalıcı izler bırakan Ahi Evran, kendinden sonraki kuşaklara da ilham kaynağı olmuştur. Bir deri ustası olması nedeniyle debbağların piri olarak anılır. Şeyh Evhadüddin Kirmani’nin kurduğu fütüvvet teşkilatını ‘Ahilik’ adıyla Kayseri’de yapılandırmıştır. Onun önderliğinde meslek sahipleri örgütlenir. İlk inşa edilen organize üretim alanları Ahi Evran’ın eseridir. Ahiliğin örgütlü yapısı içinde göçerlerin yerleşik düzene uyumu sağlanmaktadır. Dar-ül Mülk’te projelerini uygulaması için Alaeddin Keykubat tarafından Konya’ya davet edilir. Bir yandan baş müderrisliğini yaptığı hanikahta kitaplar yazmakta, sultanın soyundan gelenlere eğitim vermekte, diğer taraftan da devletin yönetim kademesinde önemli görevlerde bulunmaktadır. İç güvenliği sağlamakla görevlendirilen Ahiler, yeri geldiğinde kılıç kuşanıp, kalelerini savunacak kadar güçlenmiştir. Ahilik kısa zamanda Anadolu’ya yayılır. Ahi Evran bütün mesleklerin piri olarak anılmaya başlamıştır.
Çok yaş farkı olduğu halde Şeyh Evhadüddin Kirmani’nin kızı Fatma Bacı’yla evlenir. O da ‘Anadolu Bacıları’ çatısı altında Ahi eşlerinin ve kızlarının üretime katılmalarını sağlayacaktır. Ahi edeplerinde ‘eline, diline, beline’ sahip çıkılması öğretilirken, Anadolu Bacıları’nın terbiyesinde ‘işine, aşına, eşine’ sahiplenmesi öğütlenmektedir. Genç yaşında ‘Kadıncık Ana’ namıyla ünlenen Fatma Bacı, Anadolu Selçuklu Devleti’nin tanınmış simalarından biri olur.
Ulu Sultan’ın oğlu tarafından zehirlenmesiyle Ahiliğin Anadolu’daki düzeni bozulur. Bir dava adamı olarak gönülden bağlandığı Alaeddin Keykubat’ın öldürülmesine sesiz kalamayan Ahi Evran, yetmişli yaşlarda zindana atılır. O zindanda ölümü beklerken, Anadolu’da heyecan yaratan Babailer İsyanı, Malya Ovası’nda Türkmenlerin kıyımına dönüşür. Eşi Fatma Bacı isyanda canını kurtarmayı başaran kılıç artıklarındadır. Birkaç yıl sonra Anadolu’ya saldıran Moğollar, Ahilerle birlikte Anadolu Bacıları’nın savunduğu Kayseri’yi ele geçirir. Büyük bir kıyımın sonrasında Fatma Bacı’yı köle olarak kendi topraklarına götürürler.
Ahilerin yol atası olarak, Anadolu topraklarında inandığı değerler uğruna Moğollara direnmeyi sürdüren ve yaşadığı yüzyıldan günümüze uzanan Ahi Evran…
Anadolu Bacıları’nın yol atası olarak, Anadolu’dan koparılıp, Moğol topraklarına köle olarak götürülen ve yaşadığı yüzyıldan günümüze uzanan Kadıncık Ana…
İki sevdalı yürek…
İki dava insanı…
Ve perde…